Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a, Salat ü selam tahiyyat-ü ikram kutlu Nebi Hz. Muhammed(s.a.v)’min, Ehli Beytinin ve bütün inananların üzerine olsun ve bizleri doğruluktan ve doğru yoldan ayırmasın. Hayatımızın her anıda ihtiyacımız olan doğruluk ve dürüstlük ilkesi, bize bu dünyada ve ahirette fayda ve kazanç sağlayacaktır.

Peygamberimiz (s.a.v)’in beni ihtiyarlattı dediği surelerden birisi olan Hud suresindeki bir ayet-i kerimede;  

 “ Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud Suresi/112) buyrulmaktadır. Ebeveynler olarak bizlere düşen Allah’ın bu emrine uymak, yavrularımızı ve çevremizdeki insanları doğruluk ve dürüstlük konusunda uyarmak, onlara dünya ve ahret mutluluğu için dua ederek, yaşamlarını bu çizgide tutmak, bir birimizin ve evlatlarımızın arkasından Hayır dua etmek kazanç sağlayacağımız dünyevi ve uhrevi yatırımlardan birisidir. Doğruluk ve dürüstlük hakkında anlatılan kıssada şunlar geçmektedir;

Adam, Harem-i Şerif(Kabe)’in kapısında “Ey doğrulara yardım eden, haramdan kaçınanları koruyan” diye hep aynı duayı okurmuş. Bu duayı işitenler adama;

“Sen başka dua bilmez misin?” dediler. O şöyle açıklama yaptı bu duayı tekrar etme sebebi olarak: 

– Ben Beyt-i Şerifi tavaf ederken ayağıma takılan şeyi eğilip aldım. Bir de baktım ki, içinde bin altın bulunan bir kese. Şeytanla imanım mücadeleye tutuştular.

Şeytan; bin altın çok para, senin bütün ihtiyaçlarını karşılar dedi. 

İmanım ise, Bu haramdır, boşuna saklama, sahibini bul, teslim et dedi. Ben böyle mücadele içinde iken bir ses işittim:  Burada içinde bin altınım bulunan kesem kaybolmuştur. Kim buldu ise versin, ona otuz altın müjde vereyim diyerek insanlara duyurmaya çalışıyordu.

Bin haramdan, otuz helal hayırlıdır, diyerek keseyi sahibine teslim ettim. O da bana otuz altın verdi. Bunu alıp bakırcılar çarşısında gezerken bir kölenin bu paraya satıldığını görünce hemen satın aldım. Bir müddet sonra bu kölenin yanına bir kısım insanlar gelip gizlice konuşmaya başladılar. Köleden ne konuştuklarını sordum. Saklamayıp aynen anlattı: 

– Ben Mağrip sultanının oğluyum. Babam, Habeş melikiyle cenk edip savaşı kaybetti, beni de esir alıp buralarda sattılar. Babam bunları göndermiş, elli bin altın da vermiş ki, beni satın alıp götürsünler. Sen bana çok iyilik ettin, kendi evladın gibi baktın. Bundan dolayı memnun oldum.

Bunlar beni satın alacaklar sakın az altına razı olma, elli bin altına sat beni dedi ve dediği gibi oldu. Elli bin altına sattım köleyi. Bu kadar büyük sermaye ile bir kısım mallar alıp Bağdada gittim. Orada açtığım dükkan da mallarımı satıyordum. Bir tanıdığım gelip, Meşhur tüccar dostum vefat etti, ay gibi güzel kızcağızı yetim kaldı. Gel bunu sana alalım dedi.

Ben de kabul ettim. Çeyiz olarak birtakım tabakların üzerinde içi altın dolu keseler vardı. Hepsinin üzerinde de biner altın yazılı iken birinin üzerinde dokuz yüz yetmiş altın yazılıydı. Bunun sebebini sorduğumda kızcağız: 

– Babam bu keseyi Harem-i Şerifte kaybetmiş, bulan bir helalzâde keseyi babama verince otuz altını ona müjde vermiş, bin altından geriye kalan altınlar ise bu kesede dir dedi.

Bunun üzerine Harem-i şerifte yaşadığı olayı hatırlayan adam, Allaha hamd ve şükürde bulunarak, sahibine teslim ettiği altın kesesinin kendisine bu şekilde geri dönmesini, doğruluğu,iyiliği ve dürüstlüğü sayesinde olduğunu anladı ve kızcağıza yaşadığı olayı anlattı. Bu durum karşısında mutlulukları perçinlenmiş oldu!. 

Hayatımızda mutlu olmak için formül arıyorsak “doğruluk ve dürüstlük en güzel formüldür”.

                                                                                                                                                    Selam ve Dua ile

                                                                                                                                                Halis KURU