Bir güne sığdırılmaya çalışılan sözde anneler ve babalar gününün anlam ve önemine binaen yaşadığım bir olayı paylaşmak istedim.
Ziyaretine gittiğimiz hastalığı iyice ilerlemiş yaşlı bir teyzemiz kapıda karşılarken bizi neden kapıyı yaşlı teyze açtı bu hasta haliyle diye içimden serzenişte bulundum. Yaşlılığın ve rahatsızlığın verdi sıkıntılar belli oluyordu kapının ağzında hemen oturdu verdi bir kenara ,yorgun ve bitkin bir halde bizlere hoş geldiniz evladım sizi tanıyamadım dedi. Kendimizi tanıttıktan sonra gözleri doldu ve ağlamaklı oldu, dolan o gözlerinde belli ki bir hasret, birilerine veya bir yerlere uzanan özlem yada bir evlat hasreti.
Anadolu kadınıdır almış olduğu aile eğitiminin gereği gelen misafiri ikramsız çevirmez, bir şeyler hazırlayıp ikram etmek istedi ancak hasta ve yaşlı olmasından dolayı kabul etmedik edemezdik'de, Bir ihtiyacının olup olmadığını, neden tek yaşadığını ve kimsesinin olup olmadığını sorduk kendisine.
Verdiği cevap aslında topluma hem tokat hemde ders niteliğinde bir cevaptı.
" Eşim yıllar önce vefat etti, bende uzun sürerdir tek yaşıyorum, bir evladım var bazen onun yanına gidiyordum dedi. Dedi demesine de gözleri doldu sesi titredi ve devam etti.
Hastalığım ilerleyip ağırlaşınca gidemez oldum, evladım benim yanıma uğramaz oldu,aramızda oldukça uzak mesafeler var yaz tatillerinde torunum geliyor bazen dedi. Evladım hani derler ya "gözden ırak olan gönülden de ırak olur" diye bizde öyle olduk galiba.
- Evladımı aradım yavrum ben artık hareket edemiyorum iyi değilim çaresiz kaldım yanıma gel bana bakın dedim demesine de ancak; yıllarca uykusuz kaldığım, gecemi gündüzüme kattığım, okutmak için saçımı süpürge ettiğim, yemeyip yedirdiğim, uykularımı uğruna feda ettiğim evladım bana ;
"Ana gelemiyorum işlerimden dolayı ne yaparsan yap bak başının çaresine ben ne yapayım dedi ve telefonu kapattı".
Sanki bütün dünya başıma yıkılmıştı. Anladım ki evladında hayırlısını istemek lazımmış diyerek ağladım ağladım dedi.
Bu olay burada bitti bitmesine de sahi bize ne oldu?
Bizleri yanlarından ayırmayan anne ve babalarımızı evlerinde bir başına bırakır olduk. Kendi evlerimizde bulduramadığımız huzuru huzur evlerinde buldurmaya çalışır olduk. oradaki hizmetler ve bakım güzeldir belki, ama hani nerede insanın sevdikleri bir ömür harcadığı evlatları nerede?
Batı kültürünün peşinden giderek ulu çınarlarımız ve rahmet kaynağımız olan Anne ve Babayı aileden dışladık ve her fırsatta da dışlamaya çalıştık. Kur'an-ı Kerimde mevlamız İsra suresi 23-24. ayetlerde;
" Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! ikisine de gönül alici güzel sözler söyle.
Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. "Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster" diyerek dua et buyuruyor.
Tabi ki onları aramak sormak son derece önemli, belki bugünün onlar için önemi çok büyük, şunu da unutmayalım ki sadece bir gün anneler ve babalar günü değil. Onları sadece bir güne hapsetmeyelim. Bizim hayatımıza yön veren güzel sözler ve tecrübeler var onları rehber edinelim.
-Ana başta taç imiş her derde ilaç imiş. Bir evlat pir olsa anaya muhtaç imiş.
Kıymetli Anne ve Babalar unutmayalım ki, insan öldükten sonra amel defteri kapanır ancak bazı kimselerin amel defteri kapanmaz. Bunlardan biriside topluma, insanlığa vatanına milletine hayırlı evlat yetiştirmektir.
selam olsun gecesini gündüzüne katıp, saçını süpürge edip, Vatanına ve Milletine hayırlı evlat yetiştiren ulu çınarlarımız olan anne ve babalarımıza.
Unutmayalım yılda bir gün değil her gün anne ve babalar günü.